Milliyetçilik

Milliyetçilik

Milliyetçilik,Atatürk ilkelerinin ve Türk İnkılâbının temel ilkelerinden biri olduğu kadar,Türk Milleti’nin kaderini tayin eden bir yüce ülkü ve milleti huzur ve refaha yönelten güçlü bir bağdır.Milliyetçilik genel olarak herkesin mensup olduğu milleti sevmesi ve onu yüceltmeye çalışmasıdır.Milliyetçilik,millet gerçeğinden hareket eden bir fikir akımıdır.

a)Millet ve Milliyetçilik Kavramları

Fransızca “Nation” kelimesinin karşılığı olarak aynı kökten,aynı soydan gelme anlamında kullanılan millet;her şeyden önce ortak bağları olan insan topluluğudur.İnsanların tarihin en eski çağlarından beri toplu halde yaşamalarına rağmen,bu toplulukların  millet karakterini alması  Yakınçağın ürünüdür.Yani toplumlar sosyal gelişim basamakları içinde aşiret teşkilatından, milli teşkilatlanma seviyesine ulaşarak millet haline gelmişlerdir.

Milleti tanımlamak ve onu diğer insan topluluklarından ayırmak için  ortaya atılmış görüşleri  iki grupta toplamak mümkündür.Bu görüşlerden ilki Objektif millet anlayışıdır.Bu görüşe göre millet; aynı ırktan gelen,aynı dili konuşan  ve aynı dine inanan insanların oluşturduğu bir topluluktur.Objektif unsurlar tarihi bakımdan birçok milletin meydana gelmesinde çok önemli rol oynamışlardır.Fakat millet olgusunu  sadece bu faktörlere indirgemek, her milleti sadece objektif benzerliklerle açıklamak artık yetersiz kalmaktadır.Bu bakımdan milletin oluşmasında Subjektif veya kültürel unsurlar ağır basmaktadır.Gerçekten bir milletin oluşabilmesi için  onun her şeyden önce bir his olarak kalplerde yaşaması lazımdır. İşte bu gerçek bir çok düşünürü millet kriterini subjektif veya manevi unsurlarda aramaya yöneltmiştir.Subjektif millet anlayışını ilk defa en güçlü şekilde ortaya koyan ünlü Fransız düşünürü Ernest Renan’dır.Ernest Renan 1882’de milletin, fertleri arasındaki birlikte yaşama duygusuna,bir ortak kültüre,bir ruh birliğine dayandığını belirtmiştir.Gerçekten millet olabilmek için en gerekli olan şey,toplumun fertleri arasında sevgi ve saygı hislerini canlı tutan ,en gerekli anlarda karşılık beklemeksizin dayanışmayı sağlayan duygu ortaklığının mevcudiyeti olmalıdır.Bu ortak duygu ancak, ortak bir kültür hayatı yaşayan toplumlarda ortaya çıkabilir. O halde milli kültür, millet olmanın sosyal dokusunu meydana getirmektedir.Bir toplulukta fertler aynı kültür, aynı terbiye ve aynı duygularla birleşiyorsa, orada millet gerçeği vardır denilebilir.

Şüphe yok ki,millet bir gönül birliği, bir ruh anlaşması ve bunun hukuki ifadesi olan birlikte yaşama arzu ve iradesidir.Bu birlik ve anlaşmanın doğması için elverişli bir zemin lazımdır.Bu zemin yukarıda belirtilen objektif faktörlerdir.Ancak subjektif veya kültürel faktörler bu zemin üstünde yükselebilir.Demek ki, bir milletin var olabilmesi için  objektif ve subjektif faktörlerin birbirini tamamlaması lazımdır.Ayrıca bir insan grubunun bir gönül birliği halini alarak bir millet meydana getirmesinde siyasi kuvvet ve teşkilatın da  önemli rolü vardır.

Bütün bu bilgilerin ışığı altında millet;ne yalnız ırk ve yurt birliğinin, ne yalnız dil, tarih ve ülkü birliğinin, ne de siyasi,hukuki ve iktisadi birliğin ürünü olmayıp,yukarıda sayılan objektif ve subjektif unsurların bir araya gelmesiyle oluşan tarihi ve sosyal bir gerçektir.Bizde bu anlamda milleti ilk tarif eden Ziya Gökalp’dir.Gökalp’e göre, milleti meydana getiren temel faktör ırk,kavim ya da coğrafya değildir.Millet;Dilce, Dince, Ahlakça ve Güzellik Duygusu bakımından  müşterek olan ,yani aynı terbiyeyi almış fertlerden meydana gelmiş bir topluluktur.

b)Milliyetçilik

Çağımızda milliyetçilik insanı bir gruba ve bir topluma bağlayan en kuvvetli bağdır.Her milletin milliyetçilik anlayışı değişik ve farklıdır. Çünkü milliyetçilik gelişmesini her ülkenin özelliğine ,her milletin kendine has karakterine göre şekillendirir. Bu sebeple dünyada ne kadar milliyetçilik akımı varsa, o kadar da milliyetçilik anlayışı vardır.Bu yüzden bütün milliyetçilik akımlarını içine alan açık ve belirli bir tanım yapmak güçtür. Bununla birlikte milliyetçiliği,kendilerini aynı milletin üyesi sayan kişilerin  duydukları ;bir arada ,aynı sınırlar içinde  bağımsız yaşama ve meydana getirdikleri toplumu yüceltme isteği olarak tanımlayabilmek mümkündür.

c)Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Gelişmesi

Türk Milliyetçiliği;İslâm ümmetçiliğinden çok milletli Osmanlıcılığa, oradan İslamcılığa ve nihayet Türk milliyetçiliği ve vatanperverliğine dönüşecek  şeklinde bir gelişme göstermiştir. Bu hareket Osmanlı Devleti’nin çeşitli din ve milliyetlerden meydana gelen kozmopolit yapısı içinde bir tepki ve kendini bulma akımı olarak doğmuş ve daha ziyade Türkçülük olarak adlandırılmıştır.

Fransız İhtilali ile birlikte modern milliyetçilik anlayışının yayılması, çok milletli Osmanlı Devletini de etkilemiştir. Milliyetçilik anlayışı Osmanlı Devleti’nde önce gayr-ı müslimlerde, daha sonra da Türklerin dışındaki müslüman unsurlar arasında yayılmıştır. Türklerde milliyetçilik, gayr-ı müslümlerin bağımsızlıklarını kazanarak, Osmanlı Devleti’nden ayrılmalarına karşı bir tepki olarak doğmuştur.Balkan Savaşları Osmanlıcılık anlayışının dayandığı temelleri yıkmış, Türk milliyetçiliğinin hızla yükselmesini sağlamıştır.

Türk milliyetçiliğinin uyanışındaki bu gecikmenin  milletimize ne kadar pahalıya mal olduğunu Atatürk şu sözlerle ifade etmektedir:”Biz milliyet fikirlerini uygulamakta çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz...Osmanlı İmparatorluğu’ndaki çok çeşitli toplumlar hep milli inançlara sarılarak, milliyetçilik idealinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar.Biz ne olduğumuzu, onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık...Anladık ki ,suçumuz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş”.

Milli Mücadele başlarında Türk milliyetçiliğini ve milli egemenlik ilkesini kendisine rehber edinen Atatürk, tüm insanları milli mücadele hareketi etrafında örgütleyerek, bağımsızlık mücadelesini başarıya ulaştırmıştır. Dolayısıyla bugünkü sınırlarımız içinde yaşayan milletimiz, bu kaynaşma temeline dayanmaktadır.Böylece milli mücadele hareketi, toplumumuzun ümmet halinden, millet haline geçişi sürecinde önemli bir rol oynamıştır.

 

d)Atatürk’ün Millet ve Milliyetçilik Anlayışı

Atatürk’ün millet anlayışı bugün  bilimselliği kabul edilmiş  olan subjektif veya kültürel millet görüşüne uygundur.Atatürk’e göre millet;”Zengin bir geçmişe sahip olan, birlikte yaşamayı arzulayan, sahip oldukları değerlerin korunması konusunda ortak irade gösteren insanların birleşmesinden oluşmuş bir cemiyet “tir. Atatürk her millete uyabilecek bu genel tanımın yanı sıra, Türk Milleti’nin oluşumunda etkin olan faktörleri de şöyle sıralamıştır:

1-Siyasi varlıkta birlik   2-Dil birliği     3-Yurt birliği   4-Irk ve menşe birliği

5-Tarihi karabet(Yakınlık-akrabalık)      6-Ahlak birliği

Atatürk temelde,millet hayatında  ve tanımında milli kültürü esas almıştır.Nitekim Atatürk yaptığı tanımlardan birinde milleti; Dil,kültür ve mefkure birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve sosyal heyet olarak tanımladığı görülmektedir..Türk milletinin oluşumunda kültürün önemine büyük yer veren Atatürk, Türk kültürünün araştırılması ve zenginleştirilmesi işine önem vermiş, bu amaçla Dil ve Tarih Kurumlarının yanı sıra ,fakülte ve yüksek okulların açılmasına  öncülük etmiştir.

Bu millet görüşünün ışığı altında Atatürk, milliyet prensibini şöyle tanımlamaktadır:Bir milletin diğer milletlere oranla tabii veya sonradan kazanılmış özel karakter sahibi olması diğer milletlerden farklı bir varlık teşkil etmesi,çoğu zaman onlardan ayrı olarak onlara paralel gelişmeye çalışmasına milliyet prensibi denir.

e)Atatürk Milliyetçiliğinin Özellikleri

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışında millet esastır. Atatürk milliyetçiliğinde özellikle Türk Milleti’nin geçmişine olan sevgi ile birlik ve beraberliğine yer ve değer verilmektedir .Atatürk’ün “Bize milliyetçi derler,fakat biz öyle bir milliyetçiyiz ki,bizimle işbirliği yapan bütün milletlere hürmet ederiz.Bizim milliyetçiliğimiz bencil  bir milliyetçilik değildir. “ sözleriyle de ifade ettiği gibi, Atatürk milliyetçiliği herhangi bir millet düşmanlığına dayanmamaktadır. Yurtta ve dünyada barışı öngörür. Bu sebeple her türlü emperyalizme ve sömürgeciliğe karşıdır. Bağımsızlığı savunur. Başka devletlerin de bağımsızlığına saygılıdır ve yayılmacı değildir.

Atatürk milliyetçiliği hürriyete ve insan şahsiyetine değer verir ve eşitlik fikrine dayanır. Bölücülüğü ve ayrımcılığı reddederek,birleştirici,bütünleştirici bir nitelik taşır. Ayrıca milliyetçiliği reddeden akımlara ve sınıf mücadelesine karşı olup, laik, insancıl, barışçı olmak gibi özelliklere sahiptir.

Atatürk milliyetçiliği ilericidir. Çağın gerçeklerine uygun olarak, akıl ve bilimin doğrularına dayanır. Bu çerçevede Türk Milleti’nin dünya medeniyetine bilimsel açıdan hizmetini öngörür.

Bütün bunların yanında Atatürk milliyetçiliği; akılcı, yapıcı,yaratıcı ve idealist bir yapı içerisinde ,insan hak ve hürriyetlerine dayalı bir biçimde, kültürel değerlere sahip çıkan  bir sistem olarak  Türk Milletini sevmeyi ve onun menfaatleri için çalışmayı öngörür.

Yorum bölümü sadece üyelerimize açıktır...

Top