× Türk İslam Devletleri

Babür İmparatorluğu

9 yıl 1 ay önce #539 Yazan: kemal
BABÜR DEVLETİ (1526-1858)

Babür'ün Ortaya Çıkışı ve Babür Devleti'nin Kurulması :

Timur Devleti'nin zayıflayıp yıkılmasından sonra Türkistan'da fieybanîler, İran'da Safeviler, Hindistan'da da Delhi Türk Sultanlığı gibi devletler kurulmuştu. Babür Devleti de, Delhi Türk Sultanlığı'ndan sonra Hindistan'da kurulan ikinci Türk devletidir.

Babür Devleti'nin kurucusu olan Zahîrüddin Muhammed Babür, baba tarafından Timur'un torunudur . Annesi ise Çağatay hükümdarı Yunus Han'ın kızıdır. Babür'ün babası Ömer Şeyh Mirza, Timurluların Fergana valisi idi. Babasının 1494 yılında ölümü üzerine onbir yaşında onun yerine geçerek Fergana valisi oldu. Babür, saltanatının ilk yıllarında Timuroğullarından diğer beylerle mücadele etmiştir. Babür, iç karışıklıklar ve Özbek hücumları sonucunda 1501 yılında tahtını kaybederek, kendine bağlı az bir kuvvetle Horasan'dan güneye doğru gitmek zorunda kalmıştır. Ancak mücadeleden vazgeçmeyen Babür, Timur Devleti'ni yeniden canlandırmak istiyordu. 1504 yılında Kabil'i Afgan beylerinin elinden almayı başaran Babür, ele geçirdiği toprakları kendisini yalnız bırakmayan mirzalara ve beylere dağıtarak küçük bir devlet kurmuştur.

1509-1511 yıllarında Türk dünyasına egemen olmak isteyen üç büyük devlet vardı. Bunlar Özbek Hanlığı, Osmanlı Devleti ve İran Safevî Devleti idi. Babür, kendi gücüyle Türkistan'a egemen olamayacağını anlayarak Safevî hükümdarı Şah İsmail'den yardım istedi. Şah İsmail'de Türkistan'da etkili olabilmek için bu isteği kabul etti. Babür Şah, İsmail'den aldığı yardımla Buhara, Semerkant, Taşkent ve Fergana'yı Özbeklerden almayı başararak topraklarını genişletti ve Timur'un tahtına oturdu (1511). Şah İsmail de böylece Babür'ün sayesinde Türkistan'a egemen olmuştu. Ancak Türkistan Türkleri, Babür'ün Şah İsmail'in etkisinde kalmasından rahatsızlık duyduklarından Babür'e karşı cephe aldılar. Bu durumdan yararlanmak isteyen Özbekler de Babür'e karşı harekete geçtiler. Şah İsmail'in yardımına rağmen mücadeleyi kaybeden Babür, Türkistan'dan çıkmak zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Babür, Timur ülkesini ele geçirme ümidini kaybedince yönünü Hindistan'a çevirmiştir.

Babür, Delhi Sultanlığına karşı yardım isteyen Afgan beylerinin daveti üzerine 1517 yılında Hindistan'a gelmişti. Uzun mücadelelerden sonra Kandehar ve Pencap şehirlerini ele geçirmeyi başaran Babür (1524), Panipat'da 1526 yılında Delhi Sultanı İbrahim Lodi ile yaptığı savaşı kazanarak Delhi ve Agra şehirlerini ele geçirmiştir. Böylece kendisini hükümdar ilan eden Babür, Hindistan'da kendi adını taşıyan devletini kurdu (1526).

Babür Devleti'nin Gelişmesi:

Kısa sürede Afgan emirlerini ve Hindu prenslerini yenerek Kuzey Hindistan'ın fethini tamamlayan Babür, 1530 yılında Agra'da öldü. Babür'ün yerine vasiyeti gereği oğlu Hümayun (1530-1556) geçmiştir. Hümayun döneminde Gücerat hükümdarı yenilgiye uğratılarak toprakları ele geçirilmiştir. Hümayun'un karşılaştığı en büyük tehlike Bihar Sultanı'nın atabeyi olan fiir Han'la yaptığı mücadeledir. fiir Han, 1539 yılında bir gece baskınıyla Hümayun'u ağır bir yenilgiye uğratarak sultanlığı ele geçirmişti. Daha sonra fiir Han'la mücadele eden Hümayun ve kardeşleri başarılı olamayarak İran'a sığınmak zorunda kalmışlardır. 15 yıl süre ile tahtını kaybeden Hümayun, Safevîlerden aldığı yardımla tekrar tahtına sahip olmuş ve kardeşlerini de etkisiz hale getirmeyi başarmıştır (1555). Hümayun, tahtına sahip olduktan kısa bir süre sonra da ölmüştür (1556).

Hümayun'dan sonra 13 yaşındaki oğlu Ekber (1556-1605) Babür tahına geçmiştir. Sultan Hümayun'un tecrübeli komutanlarından olan Bayram Han da Ekber'in atabeyi olmuştur. Sultan Ekber, hâkimiyetini sağlamlaştırmak için, ülkeyi yeniden ele geçirmek ve fetihlerde bulunmak zorunda kalmıştır. Gücerat, Ganj Vadisi, Bengal, Kâbil, Keşmir ve Kandahar'ı alarak topraklarını genişleten Sultan Ekber, ülkesinde birlik ve düzeni sağlamış, halkına da dinî hoşgörü göstermiştir. Ekonomik alanda da yeni düzenlemeler yapan Sultan Ekber, Safevîler, Özbekler, Osmanlılar ve Portekizlilerle ticari ilişkiler kurmuştur.

Sultan Ekber'den sonra oğlu Selim "Cihangir" unvanı ile tahta oturmuştur (1605-1627). Cihangir, babası Ekber'in aksine zayıf karakterli ve eğlenceye düşkün bir hükümdardı. Onun zamanında İngilizler, Hindistan ticaretine el atmışlardır (1613). Cihangir'den sonra oğlu Hürrem, "Şah Cihan" adı ile hükümdar olmuştur (1628-1658). Bu dönemde Tibetlilerle yapılan mücadeleler sonucunda başarılı olunarak sınırlar genişletilmiştir. Şah Cihan zamanında devlet, özellikle sanat ve mimarlık alanlarında gelişme göstermiştir. Dünyanın en güzel ve gösterişli anıtlarından biri olan Tac Mahal'i Şah Cihan, ölen karısı Mümtaz Mahal (Ercümend Banu Begüm) için yaptırmıştır. Tac Mahal'ın yapımı yaklaşık 22 yıl sürmüştür. Anıtın mimarı Mimar Sinan'ın öğrencilerinden olan İstanbullu Mehmet İsa Efendi'dir. Yapıda tamamen ak mermer kullanılmıştır. Anıtın yine ak mermerden dört minaresi vardır. Kubbenin mimarı ise İstanbul'dan gelmiş olan İsmail Efendi'dir. Mermer duvarlara yüz binlerce akik, sedef, firuze gömülmüştür. Ayrıca bunların içinde 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta, 50 tane de çok büyük inci vardır. Şah Cihan'da 1666'da yine bu anıta gömülmüştür.

I. Alemgir (1658-1707), babası Şâh Cihan'ın ölümünden sonra kardeşleri ile yaptığı mücadeleyi kazanarak tahta çıkmıştır. I. Alemgir döneminde, İngilizlerden sonra Hollandalılar da Gücerat limanlarında ticari imtiyaz elde etmişlerdir. I. Alemgir, buradaki yabancı şirketlerin sömürücü tutumlarını önlemeye çalışmış, gümrük vergilerini artırmıştır. Halkın Hindulaşmaması için de büyük çaba harcamıştır.

Babür Devleti'nin Zayıflaması ve Yıkılışı:

I. Alemgir'in 1707'de ölmesiyle Babür Devleti gerilemeye başlamıştır. Devlette taht kavgaları ve dinî nitelikli büyük ayaklanmalar çıkmıştır. Bu mücadeleler sonucunda Afganlılar, bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Böylece Babür Devleti, 1723 yılında Delhi ve Haydarabat devletleri olmak üzere ikiye bölünmüştür.

Bu durumdan yararlanmak isteyen Safevî hükümdarı Nadirşah, 1738 yılında Kandahar'ı ertesi yıl da Delhi'yi ele geçirmiştir. Nadirşah, İndus'un batısındaki toprakların İran'a bırakılması ve devlet hazinesinin de kendisine verilmesi şartıyla, Babür hükümdarı Muhammet fiah'ı tahtında bırakmıştır. 1766 yılında İngilizler, Babür hükümdarı Şah Alem ile Allahabat Antlaşması'nı imzalayarak, Hindistan'daki iktisadi hâkimiyeti ele geçirmişlerdir. 1857 yılında İngilizlere karşı çıkarılan Sipahi İsyanı Babür Devleti'nin sonunu getirmiştir.

Sipahi isyanının temel nedenleri şunlardır:

- Ekonomik durumun bozuk oluşu,

- Şehirlerdeki işsizlik oranının çoğalması,

- Hinduların misyoner faaliyetleri sonucunda, ülkenin yarım yüzyıl sonrasında Hristiyanlaştırılacağına inanılması,

- Müslümanların ülkedeki egemenliğin İngilizlere kaptırılmış olmalarından dolayı duydukları rahatsızlık,

- Müslümanların Hristiyan misyonerlerine karşı duydukları tepkiler,

- İngilizlere karşı düşmanlık duygularının gelişmesi, halkın II. Bahadır Şah etrafında toplanmasına sebep olmuştur.

Sipahiler Delhi'yi ele geçirerek II. Bahadır Şah'ı resmî hükümdar ilan etmişlerdir. Sipahiler, buldukları tüm İngilizleri öldürmüşlerse de, sonuçta İngilizlere karşı bir başarı elde edememişlerdir. İsyanı bastıran İngilizler, Hindistan'a tamamen hâkim olmuşlar ve II. Bahadır Şah'ı isyanlarda rolü olduğu suçlamasıyla yargılayarak sürgün etmişlerdir. II. Bahadır Şah 1862'de ölmüştür. İngilizler, 1858 yılında Hindistan'ı İngiltere İmparatorluğu'na bağlayarak sömürgeleştirmişlerdir. Böylece Hindistan'daki son Timurlu hanedanlığı da sona ermiş oldu.

Babürlüler, Hindistan'ın büyük bir kısmına hâkim olarak bu geniş ülkede yaşayan halkı aynı çatı altında birleştirmeyi başarmışlardır. Ayrıca Hindistan'da İslamiyetin gelişip yayılmasında da büyük rol oynamışlardır. Babür Devleti tarafından inşa edilen mimari eserlerin birçoğu, günümüzde hâlâ ayaktadır.

Lütfen sohbete katılmak için Giriş ya da Hesap açın.

Sorumlular: kemal
Sayfa oluşturma süresi: 0.102 saniye
Top