Diğer Selçuklu Devletleri

Kirman Selçukluları (1048-1187)
Kavurd Dönemi
Selçuklular, tarihlerinde önemli bir yeri olan Dandânakan savaşını (1040) kazandıktan hemen sonra, muhtemelen Merv şehrinde büyük bir kurultay toplamışlar ve Türklerdeki hâkimiyet anlayışına uygun olarak o zamana kadar ele geçirilmiş ve ilerde zabtetmeği düşündükleri toprakları hanedan üyeleri arasında bölüşmüşlerdi. İşte bu bölüşme sırasında, Tabes vilayeti ile Kirmân bölgesi ve Kuhistan havalisi Kavurd'a verilmişti. Kavurd, Çağrı Bey Dâvud'un oğullarının en büyüğüdür. Kirmân eyaletine Selçuklu akınları ilk olarak 1042-43 yılında başladı.

Daha sonra Melik Kavurd, maiyetindeki beş-altı bin Türk süvari ile, kendisine ayrılmış olan İran'ın Kirmân bölgesine geldi. Büveyhîlerin hâkimiyetindeki Kuzey Kirmân (Serd-sîr), 1048 yılında Kavurd'un idaresi altına girdi. Böylece Kirmân Selçukluların Devleti kurulmuş oluyordu. Kavurd'un Kirmân'a tamamıyla hâkim olması için iki yıl geçmiştir. (Aralık 1050-Ocak 1051)

Melik Kavurd, Kirmân'a hâkim olduğu sırada, Arabistan yarımadasının doğu ucu Umân Büveyhîlerin hâkimiyeti altında bulunuyordu. Kavurd daha sonra dikkatini Umân'a çevirdi. Hürmüz emîrinden sağladığı gemilerle Umân sahillerine doğru yelken açtı. Böylece Kavurd, idaresi altındaki gemilerle, Selçuklu tarihinde ilk deniz aşırı seferini gerçekleştirdi. Neticede Kavurd, Umân'a da hâkim oldu. Umân'dan sonra Kirmân'ın batısında ve komşu eyalet olan Fârs üzerine yürüdü ve ele geçirdi. (1062).

Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in ölümü (4 Eylül 1063) üzerine ortaya çıkan taht mücâdelelerine Kavurd da katılmak ve amcasının yerine sultan olmak istemişti. Ancak kardeşi Alp Arslan'ın Selçuklu tahtına çıktığını haber aldığı zaman, Isfahan'dan geri dönmüş ve onun sultanlığını tanımıştı. Fakat Fârsın eski hakimi Fazlûye Sultan Alp Arslan'dan yardım istedi. Sultan Alp Arslan önce yardım gönderdiği gibi, daha sonra bizzat Fârs'a yürüdü ve bu bölgeyi Kavurd'dan alarak Fazlûye'ye iâde etti. Sultan Alp Arslan'ın Fârs'ı Fazlûye'ye iâde etmesinde, Melik Kavurd'un daha fazla kuvvetlenmesini ve hâkimiyet sahasının genişlemesini istememesi rol oynamış olabilir.

Bir süre sonra Kavurd, vezîrinin teşvîki ile, Sultan Alp Arslan'a isyan etti. Sultan bu durumu öğrendiği zaman, derhal Kirmân üzerine yürüdü (Haziran-Temmuz 1067). Öncü kuvvetleri arasındaki savaşı kaybeden Kavurd kaçmayı tercih etti. Neticede Alp Arslan kardeşini affederek Fârs bölgesine gitti. Affedilmesinden iki yıl geçmeden Melik Kavurd'un eski düşmanı olan Fazlûye ile birleşerek, Sultan Alp Arslan'a isyan ettiğini görüyoruz. Sultan, Fazlûye ile uğraşmak görevini Vezîr Nizâm ül-Mülk'e verirken, kendisi de Kirmân'a gitmişti. Nizâm ül-Mülk, Fazlûye'yi esir almağa muvaffak oldu. Alp Arslan ise kendi ordusu içinde Kavurd'u destekleyen bir grup olduğunu anlayınca, Kirmân'ı terk etmek zorunda kalmıştı (1069).

Sultan Alp Arslan ölmeden önce yaptığı vasiyet ile yine de kardeşi Kavurd'u düşünmüş, Fârs ve Kirmân bölgelerinin idaresini ona bırakmıştı. Alp Arslan'ın ölümünden (1072) sonra, oğlu Melikşâh Büyük Selçuklu sultanı ilân edilmişti. Diğer taraftan Kavurd da Büyük Selçuklu Devleti tahtını ele geçirmek istiyordu, bu maksadla da harekete geçti. Neticede savaşı Melikşâh kazandı. Melik Kavurd önce kaçtı ise de, sonra yakalanarak esir edildi ve yayının kirişi ile boğularak öldürüldü (1073). Melik Kavurd âdil ve iş-bilir bir şahsiyete sahibti; cömertliği ve iyi idaresi ile halkı memnun bırakmış, onun zamanında Kirmân halkı bolluk ve refaha kavuşmuştur. Kavurd'un bir hükümdar olarak hatası, Büyük Selçuklu sultanlığını ele geçirmek için taht kavgalarına karışmış olmasıdır.

Melik Kavurd, Sultan Melikşâh ile savaşmak üzere hareket ettiği sırada, Kirmân'da yerine oğlu Kirmânşâh'ı vekil bırakmıştı. Babasının ölüm haberi ulaşması ile, Kirmânşâh hükümdar olmuştu. Kirmânşâh'ın melikliği bir yıl sürmüş, sonra ölmüştür.

Kirmânşâh'dan sonra Kavurd'un küçük yaştaki oğlu Hüseyin tahta çıkarıldı. Ancak Kavurd'un oğullarından Sultan-şâh, Hemedân'da tutuklu bulunduğu hapisten kaçtı ve çok küçük olan kardeşinin yerine Kirmân Selçukluları tahtına oturdu (Eylül-Ekim 1074). Bir müddet sonra Sultan Melikşâh büyük bir ordu ile Kirmân'a yürümüştür. Fakat elçilerin gelip-gitmesi ve emîrlerin aracılığı ile, Melikşâh, Sultanşâh'ı affederek yerinde bıraktı ve tekrar Isfahan'a döndü. Sultan-şâh 1085 yılında öldü.

Turan Şâh
Melik Sultanşâh'ın yerine Kirmân Selçukluları tahtında kardeşi Turan-şâh geçmiştir. Melik Turan-şâh tahta geçişinin ertesi yılı (1085-6), ordunun bir kısmının şehir içinde sivil halkın evlerinde kalmasının yarattığı sosyal meselelere şahit olmuş ve bunu önlemek için de bir takım îmâr faaliyetlerine girişmiştir.
Melik Kavurd'un ölümünden sonra Kirmân Selçukluları bir süre için komşu eyâlet Fârs'ı kaybetmişti. Melik Turan-şâh Fârs'a iki sefer yaptı. Birincisinde mağlûp oldu, ikincisinde yeniden bir ordu düzenleyerek Fârs'ı aldı.
Daha sonra Sultan Melikşâh'ın ölümü (1092) ile zevcesi Terken Hâtûn, küçük oğlu Mahmûd'u Büyük Selçuklu tahtına oturtmak için mücadeleye girişmişti. Terken Hâtûn'un, Fârs'a hâkim olabilmek için gönderdiği ordu Turan-şâh tarafından mağlup edildi (1094).
Turan-şâh zamanındaki diğer bir olay da Umân halkının isyanı idi, ancak bu isyan bastırılarak Umân'da tekrar Selçuklu hâkimiyeti sağlandı. Melik Turan-şâh onüç yıl hükümdarlıktan sonra Ekim-Kasım 1097'de öldü.

İrân Şâh
Turan Şâh'ın ölümünden sonra, tek evlâdı olduğu anlaşılan İrân Şâh, Kirmân Selçukluları tahtına oturdu. Bir süre sonra İrân Şâh, çevresindeki bazı kişilerin etkisi ile Bâtınî mezhebine girmişti. İrân Şâh bundan sonra halka kötü davranmağa başlamış, bu kötülüğü yanı sıra birkaç kadı ve âlimi öldürtmüştü.
Devlet ümerâsı dînî değerlere hürmetteki gevşekliği ve devlet işlerinin yürütülmesindeki zaafından dolayı ondan nefret etmişlerdi. Nihayet Çılak Bâzdâr adında bir Türk, halkdan bir grupla beraber, Şeyhü'l-İslâm ve kadılara müracaat ettiler. Şeyhü'l-İslâm ve devrin kadıları hareketleri sebebiyle İrân-şâh'ın tahttan indirilmesinde birleştiler. Halk verilen fetvâ üzerine ayaklandırıldı. İrân Şâh önce şefaat diledi, sonra kaçmağa çalıştı ise de, bir faydası olmadı ve yakalanarak öldürüldü (1101).

Fetret Devri ve Devletin Sonu
Melik Tuğrul Şâh'ın ölümünün yarattığı kargaşalık sırasında, Atabeg Reyhân'ın yardımı ile, üçüncü oğlu Behrâm Şâh Kirmân Selçukluları tahtına oturdu. Bu durum Kirmân Selçukluları Devleti'nde bir fetret devrinin doğmasına yol açtı. Tuğrul Şâh'ın oğulları arasında başlayan mücadele Kirmân Selçuklu Devleti'nin yıkılmasında rol oynayan önemli bir etkendi.


Devletin yönetimi atabeglerin eline geçmişti. Atabeg olmak isteyen emîrler de aralarında mücadele ediyorlardı. Taht kavgaları sırasında gulamlar da bir melikten öbür melikin yanına kaçarak mücadeleyi kızıştırmaktaydılar. Ayrıca ticârî önemi olan şehirler de yağmalanıyor ve Kirmân'ın iktisâdî durumu gittikçe kötüleşiyordu.


Bu karışık dönemde Horasan'dan Kirmân'a gelen Oğuzlar, Kirmân Selçuklu Devleti'nin zayıf ve istikrarsız idaresinden yararlanarak bu bölgeye hâkim olmasını bildilir.
Oğuz beylerinden Dînâr yavaş yavaş Kirmân'ın önemli şehirlerine hâkim olmağa başladı.


Kirmân Selçukluları emîr ve devlet adamları yaklaşan tehlikeyi sezmişler ve korkuya kapılarak bir an önce Kirmân'dan ayrılmağa başlamışlardı. Melik Dînâr ise başkent Berdesîr'i 1187 Eylül'ünde ele geçirerek Kirmân Selçukluları Devleti'ni ortadan kaldırdı.


Berkiyaruk'un ölümünden sonra Muhammed Tapar, Bağdad üzerine yürüyerek Selçuklu Sultanlığı'nı ele geçirdi ve Musul'un idaresini Farsile Huzistan'da bağımsız bir şekilde hüküm süren Emir Çavlı Sakavu'ya verdi. Ancak Musul hâkimi Çökürmüşbu tayinden memnun kalmayarak Sakavu'ya karşı ayaklandıysa da öldürüldü. Bunun üzerine Musul ileri gelenleri Çökürmüş'ün oğlu Zengi'yi Musul hâkimliğine getirdikten sonra Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan'a haber göndererek Musul'u teslim edeceklerini bildirdiler.
 
 
Çavlı ile I. Kılıçarslan Habur'da karşılaştılar, Kılıçarslan'ın Habur nehrinde boğulmasıyla (1107) Çavlı Musul'a gelerek idareyi ele aldı; ancak hâkimiyeti uzun sürmedi. Muhammed Tapar'a itaatsizlik gösterdiğinden dolayı görevden alınarak yerine Mevdudtayin edildi. Mevdud aynı zamanda Haçlılara karşı cihat ile vazifelendirilmiş ve Taberiye'de Kudüs Haçlı kralını bozguna uğratmıştı (1113). Fakat Emir Mevdud, Şam'da cuma namazını kılarken bir Bâtınî tarafından öldürüldü. Muhammed Tapar, Musul idaresini Aksungur el-Porsukî'ye verdi, Aksungur da Haçlılara karşı mücadele ettiyse de büyük başarılar elde edemeden görevden alındı.
 
 
Muhammed Tapar'ın ölümü üzerine tahta geçen Sencer, Büyük Selçuklu Sultanlığıiçin mücadele ettiği Mahmud'u damat edinerek "sultan" ünvanıyla devletin batı kısmını idaresine verdi. Böylece kendisinin de "sultan-ı azâm" ünvanıyla tahta oturmasıyla "Irak Selçuklu Devleti" ihdas edilmiş oluyordu (1118).  Mahmud, Irak Selçuklu Devleti sultanı olduğunda onüç-ondört yaşlarındaydı. Musul, el-Cezîreve Azerbaycan meliki olan kardeşi Mesud'un atabeyliğini Ay Aba Cüyüş Bey yapıyordu. 1120'de Mesud ile Cüyüş Bey Mahmud'a karşı isyan ettiler. Aksungur Porsukî isyanı bastırmak için Esedabâd'a gönderildi. İsyan bastırılmış fakat Mesud ile Cüyüş Bey'e bir şey yapılmayıp Musul'un idaresi Cüyüş Bey'den alınarak tekrar Aksungur Porsukî'ye verilmişti (1122). Mahmud'un 1131'de ölümü üzerine yerine oğlu Davudgeçti. Fakat Davud'a rağmen Mesud, Irak'ta sultanlığını ilan etmişti. Diğer yandan Farsve Huzistan Meliki Selçukşahda taht mücadelesine iştirak etmiş, Halife Müsterşit, Mesud ve Selçukşah arasında ittifak oluşturup antlaşma sağlamıştı. Antlaşmaya göre Mesud "sultan", Selçukşah "veliaht" olmuşlardı.
 
Sultan-ı Azâm Sencer, müttefik güçlere karşı Irak'a sefer tertip edip Dinever'de 1132'de yapılan savaşta galip geldi. Mesud ise kaçtı. Sencer yeğeni Tuğrul'u Irak Selçukluları tahtına oturttu (1132). Fakat Tuğrul sultanlığı boyunca kendine muhalif Davud ve Mesud'a karşı mücadele etti, iki sene sonra da öldü. Irak Selçuklu Sultanı Tuğrul'un ölümü ile tahta Mesud oturdu. Yeğeni Davud'un isyanını önlemek için de onu kızı ile evlendirdi. Abbasî Halifesi Müsterşid bazı Türk komutanlarıyla ittifak yapıp Mesud'a karşı harekete geçmiş (1135), fakat Daymerkadlı yerde Mesud'a esir düşmüş, askerler Mesud'un safına geçmişler; daha sonra ise halife bir Bâtınîtarafından öldürülmüştü. Tuğrul'un ölümü ile Irak Selçukluları tahtına geçen Mesud'a karşı Abbasî Halifesi Müsterşid ve daha sonraki Halife Raşid'in oluşturdukları ittifaklar neticesiz kaldı. Sultan Mesud'un 1152'de ölmesi üzerine Irak Selçukluları tahtına Melikşah b. Mahmud oturdu. Fakat onu sultanlık için yetersiz bulan emirler kardeşi Muhammed'i sultan ilan ettiler.

Abbasî Halifesi Muktefi, kendi iktidarını sağlama almak açısından Süleymanşah'ı Muhammed'e karşı kullanmak istiyordu. Fakat Muhammed, Musul Hâkimi Mevdud'un yardımıyla halifenin hazırladığı orduyu mağlup ederek Süleymanşah'ı esir etmiş ve Bağdad'ı da kuşatmıştı. Kuşatmanın devam ettiği sırada halife, Şehzâde Melikşah, Arslanşah ve Atabey İldeniz'i Cibal bölgesinde ayaklandırdı. Bu durum karşısında Sultan Muhammed kuşatmayı kaldırarak isyancılar üzerine yürümek zorunda kalmış, Melikşah ise Hemedan'ı terk etmişti. Muhammed 1159'da Hemedan'da ölmüştür.
Suriye ve havalisinde Sultan Melikşah’ın kardeşi Tutuş tarafından kurulan bir Selçuklu hânedânı. Suriye Fatihi Emir Atsız’ın, Kahire yakınlarında, Fatımîler karşısında mağlûbiyeti sırasında öldüğü zannedilince, Sultan Melikşah, Suriye’yi kardeşi Tutuş’a verdi (1077). Fakat Atsız’ın, Sultan Melikşah’a hayatta olduğunu bildirmesi üzerine, Tutuş’a Halep bölgesine gitmesi emredildi. Bir süre sonra Fatımîler, Şam’ı kuşatınca, Atsız, Melik Tutuş’u yardıma çağırdı. Atsız’ın ölmesi üzerine Tutuş, daha önce hakim olduğu Suriye şehirlerini ele geçirdi (1079). Sonra Kudüs’ü aldı. Büyük Selçuklu Devleti‘ne bağlı olarak, başşehri Şam olmak üzere, Suriye Selçuklu Devletini kurdu.

Bu sırada Antakya’yı fetheden Anadolu fatihi Süleyman Şah, Suriye hakimiyetini ele geçirmek istedi. Bu maksatla Halep’i ele geçirmek için hareket etti (1085). Halep Valisi İbn-i Huteytî, Tutuş’tan yardım istedi. Melik Tutuş, yanında Artuk Bey olduğu halde, harekete geçti. İki hânedan üyesi Halep civarında Ayn Seylem mevkiinde karşılaştılar. Yapılan muharebede Süleyman Şah, hayatını kaybetti (1086). Tutuş, Halep’i ele geçirdiyse de, iç kaleyi alamadı. Suriye’deki hadiseler üzerine Melikşah, bölgeye sefer düzenledi. Tutuş, Şam’a çekildi.

Sultan Melikşah’ın Suriye’den ayrılmasından sonra Tutuş, harekete geçip, 1090 senesinde Humus’u ele geçirdi.Trablusşam muhasarası başarısızlıkla neticelendi. Melikşah’ın vefatı üzerine Sultan Berkyaruk’la saltanat mücadelesine girişen tutuş, Rey yakınlarında yaptığı savaşta komutanlarının karşı tarafa geçmesi sebebiyle mağlup oldu. Genç yaşta hayatını kaybetti (1095). Melik Tutuş’un ölümünden sonra oğullarından Rıdvan Halep’te, Dukak ise Dımaşk’ta saltanatını ilan etti. Böylece Suriye Selçuklu Devleti, Halep ve Dımaşk Melikliği olmak üzere iki kola ayrıldı.

Halep Selçuklu Melikliği:

Rıdvan, Halep Melikliğini kurduktan sonra topraklarını genişletmek üzere, veziri Cenâhüddevle ile birlikte, Suruç üzerine yürüdü. Fakat, Artukoğlu Sökmen’in başarılı müdafaası karşısında kuşatmayı kaldırarak, Ermeni asıllı Toros’un idaresinde bulunan Urfa’yı zaptetti (1096). Şehrin idaresini Antalya valisi Yağıbasan’a vererek Halep’e döndü. Melik Rıdvan, Dımaşk’ı da alarak, babasının hakim olduğu topraklara sahip olmak istiyordu. Bunun için Artukoğlu Sökmen Beyden yardım istedi. Bir süre sonra Rıdvan, Sökmen’in kuvvetlerinin de katıldığı ordusuyla, Dımaşk’ı muhasara etti. Ancak iki kardeş arasındaki mücadele Fatımîlere yaradı. Fatımîler büyük bir ordu ile gelerek, Kudüs’ü zaptettiler (Ağustos 1096). Melik Rıdvan ise, Kınnesrin’de Dukak’ın kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bu savaş neticesinde Dukak, Rıdvan’ın üstünlüğünü tanımak mecburiyetinde kaldı.

Diğer taraftan Haçlılar, 1098 senesinde Antakya’yı ele geçirdiler. Hakimiyet sahalarını genişletmeye çalışan Antakya hakimi Bohemond, Halep’e bağlı bazı kaleleri ele geçirdi. Rıdvan, Haçlıların ele geçirdiği Kella Kalesini geri almaya çalıştıysa da, mağlup oldu. Çok geçmeden Haçlılar, Halep’i kuşatma hazırlıklarına başladılar. Fakat Malatya Emîri Danişmend kumandasındaki bir Müslüman ordusu tarafından sıkıştırılınca, geri çekildiler.

1104 senesinde Sökmen Bey ve Emir Çökürmüş idaresindeki Türk kuvvetleri Urfa ve Antakya Haçlılarını Harran’da mağlup etti. Bunun üzerine Melik Rıdvan harekete geçerek, Halep civarında Haçlıların elinde bulunan birçok yeri aldı. Böylece, bir süre için Haçlı tehlikesinden uzak kaldı.

1107’de, Melik Rıdvan’ın, Antakya bölgesine kadar seferler düzenlemesi üzerine, Antakya Prensi Tancerd harekete geçerek Esârib ve Zerdâna kalelerini zaptetti. Bölgeye karşı yağma akınları düzenledi. Melik Rıdvan, bu durum karşısında Tancerd ile ağır şartlarda bir anlaşma imzaladı. Bir süre sonra Rıdvan, Haçlılara karşı Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’dan yardım istedi. Sultan Muhammed Tapar’ın yardım çağrısına birçok emir uydu ve Mevdûd’un komutasındaki Selçuklu ordusu, Tell-Başir’i kuşattı. Fakat bu, başarısızlıkla neticelendi. Rıdvan, Halep’e Haçlı baskısının artması karşısında Büyük Selçuklu ordusunun Halep’e gelmesini istedi. Emir Mevdûd, bu isteği yerine getirmek için Halep önlerine geldiyse de, askerin halka kötü davranması, Rıdvan’ın şehir kapılarını kapamasına yol açtı ve Selçuklu ordusu, Halep’ten ayrılmak mecburiyetinde kaldı.

Melik Rıdvan’ın 1113’te vefatından sonra yerine on altı yaşındaki oğlu Alp Arslan el-Ahras geçti. Fakat idare tamamıyla atabegi Hadim Lü’lü’ün elindeydi. Bu dönemde Halep’teki Bâtınîlerden şikâyetlerin artması üzerine, Sultan Muhammed Tapar, bir elçi göndererek Bâtınîlere karşı harekete geçilmesini istedi. Alp Arslan, bu isteğe uyarak bir kısım Bâtınî reîsini öldürdü. Bâtınîleri sevmeyen Halep halkı da bu harekâta iştirak etti. Bâtınîlerin sağ kalanları Suriye’nin çeşitli şehirlerine ve Haçlılara sığındılar. Alp Arslan’ın melikliği kısa sürdü. Yakınlarının tavsiyesi üzerine yardım için Tuğtegin’e müracaat etti ve Dımaşk’a dostça bir ziyaret yaptı. Tuğtegin, bu müracaatı müspet karşıladı. Bu durum karşısında Atabeg Lü’lü, Alp Arslan’ın davranışlarından ve Tuğtegin’in istekleri doğrultusunda hareket edeceğinden korkarak 1114 senesinde Alp Arslan’ı öldürttü.

Hadım Lü’lü, Alp Arslan’ın yerine Rıdvan’ın altı yaşındaki oğlu Sultanşah’ı geçirdi. Böylece bir süre için devletin gerçek idarecisi durumuna geldi. Fakat, kudretli bir melikin yokluğu ve ordusunun küçük çapta olması, Halep Melikliğini, sadece bu şehri müdafaa durumunda bıraktı. Lü’lü’ün ise 1117’de öldürülmesinden sonra, Artuklu İlgâzi 1118’de Halep’i ele geçirdi ve Sultanşah’ı hapsetti. Böylece, Halep Melikliği sona erdi.

Dımaşk (Şam) Selçuklu Melikliği:

Tutuş’un ölümünden sonra, oğlu Dukak, Suriye Selçuklularının Dımaşk şubesini kurmuştu. Tutuş’un emrinde bulunan Emîr Tuğtegin, Sultan Berkyaruk’un eline esir düşmüş, sonra serbest bırakılmıştı. Tuğtegin, Dımaşk’a gelerek Dukak’ın hizmetine girdi ve ordu kumandanlığına getirildi. Ayrıca, Dukak’ın annesiyle evlendi ve Savtigin’i ortadan kaldırarak, melikliğin idaresini ele aldı. Dukak, Dımaşk’ı ele geçirmek isteyen ağabeyi, Halep Meliki Rıdvan ile yaptığı mücadelede mağlup olunca, onun hakimiyetini kabul etti.

Melik Dukak, bundan sonra Haçlılarla mücadele etti. Fakat Haçlı kumandanı Raymond’la yaptığı Trablus önündeki savaşı kaybetti (1102). Daha sonra Cenâhüddevle, Rahbe’yi zaptetmek için sefer düzenlediyse de, buranın, Melik Dukak tarafından ele geçirildiğini öğrenince, bölgeden ayrıldı. Cenâhüddevle, Dukak’ın 1104 yılında ölümünden sonra, Atabeg Tuğtegin, önce onun bir yaşındaki oğlu Tutuş adına hutbe okuttu. Daha sonra Dukak’ın on iki yaşındaki kardeşi Ertaş’ı tahta geçirdi. Fakat, Tuğtegin’den korkan Ertaş, Dımaşk’tan kaçtı (1104). Böylece, Suriye Selçuklularının Dımaşk kolu sona erdi ve yerine Tuğtegin ailesi, yani Böriler Hânedânı kuruldu.

Suriye Selçuklu Hükümdarları / Tahta Geçişleri

Tâcüddevle Tutuş / 1079
Rıdvan (Halep’te) / 1095-1113
Dukak (Şam’da) / 1095-1104
Alp Arslan el-Ahras (Halep’te) / 1113
Sultanşâh (Halep’te) / 1114-1117
Top