ll. Kök Türk Devleti (Kutluk Devleti)

10 yıl 6 ay önce #468 Yazan: ali kemal
630-680 arasındaki 50 yıllık zaman Gök-Türkler’in istiklallerini kaybettikleri bir matem devresi olmuştur. Her ne kadar Orta Asya’da millet olarak Türkler varlıklarını, dil, inanç, ve geleneklerini muhafaza etmişlerse de müstakil bir devletten mahrumiyet, “Bey olmağa layık evladın kul, hatun olmağa layık kız evladın cariye olması” Gök-Türkler için haysiyet kırıcı bir ıstırap kaynağı teşkil ediyordu. Millet şöyle diyordu: “Ülkeli bir kavim idim, şimdi ülkem nerede? Hakanlı bir kavim idim, şimdi nerede hakanım?” nerede diye seslenen Orhun Kitabeleri'nden de anlaşılacağına göre, Gök-Türkler’i bu felakete sürükleyen sebepler şu üç noktada toplanmaktadır.

1- Sonraki devlet ve idare adamlarının kifayetsizliği: “... Kagan bilge imiş, cesur imiş, buyrukları bilge imiş, cesur imiş, beyleri de, kavmi de iyi imiş, böylece ülkeyi tutup töreye göre tanzim etmişler... Sonra kardeşler, oğullar kağan olmuş, küçük kardeş büyük kardeş gibi yaratılmadığı, oğlu babası gibi yaratılmadığı için bilgisiz kağanlar tahta oturmuşlar, buyrukları da bilgisiz, fena imişler... Türk beyler, Türk adını atmışlar, Çin beylerinin adlarını almışlar, Çin hakanına boyun eğmişler, elli yıl işlerini, güçlerini (ona) vermişler...”

2- Türk kavminin uygunsuz tutumu: “Türk bodunu... Sen aç olduğun zaman tokluğu düşünmezsin, tok olduğun zaman açlık nedir bilmezsin. Bu sebeple hakanın iyi sözlerine kulak vermedin, yurdundan ayrıldın, harap, bitkin düştün. Müstakil hakanlığına karşı kendin yanıldın... Doğuya gittin, batıya gittin. Kutlu yurt Ötüken’i terk ederek gittiğin yerlerde ne yaptın? Su gibi kan akıttın, kemiklerin dağlar gibi yığıldı...”, “Türk bodunu kendi hakanını bıraktı, hüküm altına girdi. Hüküm altına girdiği için Tanrı ona ölüm verdi, Türk bodunu öldü, mahvoldu...”.

3- Kurnaz Çin siyaseti ve yıkıcı propaganda: “Çin kavminin sözü tatlı, hediyesi yumuşak imiş, tatlı sözü, mülayim hediyesi uzak kavimleri yaklaştırır imiş. Sonra da fesat bilgisini orada yayarmış, iyi, bilge kişiyi yürütmez imiş. Onun tatlı sözüne, yumuşak hediyesine kapılan çok Türk kavmi öldü...” ; “...Çin kavmi hilekar kurnaz olduğu için, küçük kardeşlerin büyük kardeşlere karşı ayaklanması, beylere kavim arasına nifak girmesi yüzünden Türk bodunu ülkesi yıkılmağa yüz tutmuş, müstakil hakanlık sukuta uğramış...” ; “... Çin kağanı, Türk kavmi (ona) bunca işini gücünü verdiği halde, Türk kavmini öldüreyim, soyunu mahvedeyim der imiş, mahvetmeğe yürürmüş...”.

Gök-Türk tarihinin bu 50 yıllık fetret devrinin sonunda, kitabeler yolu ile çok iyi tanınan, Aşına soyundan, Kutlug (Çince’de Ku-to-lo) istiklal savaşına girişti (680). Türk Milleti’nin eski hür ve müstakil hakanlık çağının hasreti içinde olduğunu sezen Kutlug, kendinden önceki mücadeleleri de takip ediyordu: Çin’deki bazı Türk zümrelerinin aynı maksatla başa geçirdikleri Ni-şu-fu davayı kaybederek kesilen başı Çin başkenti Lo-yang’a götürülmüş (679), mücadeleye devam eden, yine Aşına soyundan Fu-nien kalabalık Çin kuvvetleri karşısında yenilerek 53 arkadaşı ile birlikte Lo-yang çarşısında idam edilmişti (Ağustos 681).

Bu sırada Kuzey Çin’de bulunan ve Türk kütlelerinin derin istiklal arzusunu gerçekleştirmek azmi ile ortaya atılan Kutlug, gizlice teşkilat kurarak etraftaki Gök-Türk ileri gelenlerini ve halkını vazifeye çağırdı. Süratle yayılan harekete katılanların sayısı kısa zamanda 5 bine yükseldi. Davete koşanlar arasında, II. hakanlık devrinde Gök-Türkler’in ünlü devlet adamı ve kumandanı Tonyukuk da vardı.

Kutlug ile Tonyukuk önce, 681’de Kuzey Çin’deki Yün-çu eyaletine baskın yaparak 30 bin civarında at, koyun, deve elde ettiler ve yeni gelenlerle kuvvetlenerek Göbi çölü ile Orhun ırmağı arasına çekildiler. Çugay Kuzı (Çince Çung-tsai, Ötüken’in güneyinde)’yı yazlık ve daha Güneydeki Kara Kurum’u kışlık merkezi yaparak hazırlıklarını tamamladılar. İlk hedefleri Ötüken idi.

Baykal Gölü’nün güney batısında yüksekçe dağlarla çevrili, mahfuz, müdafaası kolay, fakat etrafa akınlar yapmağa elverişli stratejik mevkide, iklimi mutedil ve otlağı bol bir yer olan Ötüken yaylası Asya Hunları ve I. Gök-Türk Hakanlığı zamanında devlet merkezi olmuş, Türkler’in kutlu toprağı sayılıyordu. Dağınık Türk kütlelerini ancak, “Türk devletçilik ruhunun yerleşmiş olduğu” Ötüken etrafında toplamak ve idare etmek mümkün idi.

Kutlug hareketinin gelişmesinden endişelenen Selenga ırmağı boylarındaki Oğuzlar’ın, tedbir olmak üzere K’itanlar’la ve Çin ile ittifak teşebbüsleri, bir Gök-Türk seferini gerektirdi. Tonyukuk’un tavsiyesi ile baskın şeklinde İnekler Gölü (Orhun’un kolları üzerinde) kıyısında kazanılan savaş (682) Oğuz tehlikesini ortadan kaldırdı. Tarihi ehemmiyeti haiz bu muharebe Gök-Türkler’in Ötüken’e hakim olmalarını sağladı. Kutlug “kağan” ilan edilerek “İlteriş” (İl=devleti derleyip toplayan) ünvanını altı ve II. hakanlığı teşkilatlandırdı: Kardeşi Kapagan (veya Kapgan)’ı “şad”diğer kardeşi To-si-fu’yu “yabgu” tayin etti. İstiklalin kazanılıp, devletin kuruluşunda birinci planda rol oynayan Tonyukuk’u, devlet müşaviri (Ayguçı) yaptı ve orduyu hazırlama, idare ve diplomasi işlerinin tanzimini ona verdi.

Yeni hakanlığın önce Çin’i taarruz hedefi olarak alacağı tabii idi. Bir zafer akınları resmi geçidi manzarasını veren Çin seferleri bir yandan, bu eski ve “hilekar” hasımı daimî baskı altında tutmak, diğer yandan, körpe Gök-Türk devletinin şiddetle ihtiyaç duyduğu yiyecek, giyecek bilhassa at gibi zaruri madde ve vasıtaları elde etmek maksadını güdüyordu.

Akınlar hep Pekin’den Kan-su’ya kadar olan sahaya; Çin Seddi’nin hemen güneyinden Huang-ho’nun güney mecrasına yakın yerlere kadar yayılan ve Çinlilerin “Çu” dedikleri garnizon ve eyalet merkezlerine yöneltilmişti; 682-687 yılları arasında Çin üzerine 46 akın yapılmıştır. Bu seferler esnasında Çin valileri, kumandanları mağlup edildi, orduları dağıtıldı, hemen her yerde mukavemet kırıldı. Büyük çapta zaferler Hin-çu’da (Nisan 685) ve So-çu’da (Ekim 687) kazanıldı.

İlteriş Kagan kuzeyde Kögmen (Tannu-ula) dağlarına, doğuda Kerulen, Onon nehirlerinin yüksek vadilerine, batıda Altaylar’a kadar uzanan sahadaki Türk ve yabancı kavimleri Gök-Türk idaresine almıştı (“47 defa sefer etmiş, 20 kere savaşmış, Tanrı buyurduğu için düşmanları itaate almış, dizlilere diz çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş, Babam Kağan bu kadar ülke kazanmış...” (Kitabeler I.).

Böylece Gök-Türk Devletini yeniden kurup teşkilatlandırarak, töreyi tekrar yürürlüğe koyan milli kahraman İlteriş, kutlu Ötüken yaylasında dalgalandırdığı kurt başlı sancağın gölgesinde öldü (692). Vaktiyle İlteriş adına dikildiği iddia edilen, Orhun’un güneyindeki Ongın kitabesinin 720’lerde dikildiği ileri sürülerek İlteriş’e ait olmadığı belirtilmiştir.

İlteriş öldüğü zaman biri 8 yaşında (Bilge), diğeri 7 yaşında (Kül Tegin) olmak üzere iki oğul bırakmıştı. Kardeşi 27 yaşındaki Kapagan (veya Kapgan), hakan oldu (692-716). Çin kaynaklarında adı Mo-ç’o (Türkçe aslı, Bekçor) diye geçen Kagan, Türk tarihinin büyük fatihlerinden biridir. Tonyukuk devlet müşavirliği vazifesini yapıyor, kardeşi, yeğenleri ve oğulları yavaş-yavaş Gök-Türk hakanlığının seçkin simaları olarak beliriyorlardı. Kapagan Kagan’ın büyük ve uzak görüşlü bir devlet adamına yakışır planları olduğu görülmektedir ki, esasları şöyle hülasa edilebilir:

a- Çin’i baskı altında tutmak. Bunda iki maksadı vardı: Türk devletinin huzurunu korumak ve halka yetecek ölçüde ziraî istihsal imkanları sağlamak;

b- Çin’de dağınık halde yaşamakta olan Türkleri anavatana (Ötüken) çekmek. Bunda da iki maksadı vardı Türkler’ yabancı hakimiyetinden kurtarmak ve Türk ülkesinde askerî ve iktisadî gelişmeyi hızlandırmak;

c- Asya kıtasında ne kadar Türk yaşamakta ise, hepsini Gök-Türk birliğine bağlamak. Kapagan’ın bu siyasî ve iktisadî görüşleri onu sayılı Türk büyükleri arasında yükseltmektedir. Bilhassa üçüncü nokta çok dikkat çekici bir siyasî kavrayış ifade eder.

Genç, haşin ve ihtiraslı Kapagan, seferler ve zaferler dizisinin 693'te Çin baskını ile açtı. Ling-çu eyaletini şiddetli darbeler vurarak aynı sene içinde aynı bölgeye yedi sefer daha tertipledi. Sonra Ordos’a akın yaptı. Askerî harekâtını yeniden Ling-çu’ya yoğunlaştırdığı yılda (696’da), 8 sefer daha yapmıştı. K’i-tan’larla Çin’in bozuşmasını kendi lehine değerlendirerek, T’ang imparatoriçesi Wu’yu destekledi. Korkunç K’i-tanlar’ı Hopei bölgesinde ağır bir hezimete uğrattıktan (Ekim 696) sonra imparatoriçeye isteklerini sıraladı: 100 bin “hu” (hu= 12,5 kilo çeken ölçek) tohumluk darı, 3 bin adet ziraat âleti, 10 bin (T’ang-shu’ya göre 40 bin) fond demir, Çin topraklarında oturan (Çoğu Ordus’da “6 eyalet” arazisinde idi) Türkler’in anavatana iadesi.

Sonra Kapagan, Yenisey bölgesini işgal etmekte olan Kırgızlar’a yöneldi. Mevsim kış (697-698), yol uzun ve meşakkatli idi, fakat bu sefere zaruret vardı. “(Kuvvetli Kırgız Kağanı) Çin ve On-ok kağanları ile anlaşıp, Altun ormanında (Altaylar’da) toplanalım, ordularımızı birleştirelim Türk kağanına saldıralım, yoksa kagan cesur ve ayguçı’sı bilge olduğundan o bizi mahv eder demişler” (Tonyukuk Kitabesi) Kapagan ile Tonyuyuk idaresindeki Gök-Türk ordusu “kar sökerek ağaç dallarına tutunarak, bazen atları yedeğe alarak” yolsuz vâdilerden Kögmen dağlarını aştı, Yenisey kaynaklarında Anı ırmağı kıyısındaki Kırgızlar’ı bastırdı, “han”ı telef olan Kırgız ülkesi teslim alındı.

Kapağan Kağan 697 yazında hâkan, mevcut duruma uygun olarak, orduyu ve idareyi yeniden teşkilâtlandırdı: Kardeşi To-si-fu’yu hâkanlığın sol kanadı “yad”ı, İlteriş’in oğlu 14 yaşındaki Bilge’yi sağ kanad’a Tarduş üzerine “şad” tâyin etti ve kendi oğlu Bögü (Kitâbelerde İnal Kagan, Çin kaynaklarına Fu-kü)yü “küçük kagan” yaptı. Bu suretle Türk imparatorluğunda iki cephe teşekkül etmiş, askerî kuvvetler de iki ordular grubu hâlinde tertiplenmişti.

Kapagan Çin ile savaşa hazırlanırken, İnal Kagan ile Bilge Şad emrindeki fakat gerçek sevk ve idaresi Tonyukuk’un elinde bulunan batı ordular grubu da On-oklar’ı devlete bağlamak vazifesini almışlardı. Çin elçilerine karşı Kapagan’ın şiddetli ve kararlı tutumu şimdilik doğuda bir silâhlı çatışmayı önledi. Mo-ç’o’nun kudretinden telâşlanan Çin’den derhal üç bin ziraat âleti, 40 bin “şi” (1şi =10 hu) tohumluk darı gönderildi ve Türkler anavatan topraklarına iâde edildi (698). Büyük “kagan”ın plânlarından ikisi gerçekleşmişti.

Ancak, Kapagan’ın kızını bir T’ang prensi ile evlendirmek arzusuna karşı, imparatoriçe Wu’nun, T’ang’lardan değil de, kendi âilesinden bir prensi damat olarak ortaya sürmesinden öfkelenen Kapagan, yanında bulunan Çin elçilik heyetinden general Çen-çi-wei’yi (T’ang sülâlesine mensup olmalı) “Çin kaganı” ilan ederek, onunla birlikte ansızın, fırtına gibi, Çin topraklarında göründü.

Çeşitli eyaletlere, aynı sene içinde (698) 30 defa çıkış yaptı. 100 bin kişilik ordusu tarafından, karşı koyan bütün Çin kuvvetleri ezildi, at sürüleri, başta olmak üzere bol ganimet ve esir alındı. Oradan kuzeye yönelen Kapagan’a, Çin orduları kumandanı Şa-Ça-Cung-i, emrindeki birkaç yüz binlik kuvvetine rağmen, hücuma cesaret edemeyerek, Gök-Türk süvari tümenlerinin geçişini uzaktan seyrederken, ümidini kaybeden Çin sarayı da orduya gönderdiği gizli bir günlük emirle, “kagan’ı bulup öldürenin” prens ilan edileceğini bildiriyordu.

Bu sırada İnal ile Bilge tarafından sevk edilen batı orduları grubu da, Tonyukuk’un yüksek kumandasında, Altaylar’ı aşıp Yarış-ovası (Cungarya)’na doğru ilerlemiş ve Bolçu (Urungu gölünün güney-batı kıyısında; bugün Tokoi kasabası)’da “ateş ve fırtına” gibi saldıran “Türgiş kagan”ın kumandasındaki 10 tümenlik (100 bin kişilik) On-oklar ordusu üzerinde kesin zafer kazanmıştı (698).

Türgiş hakanı Uçe-le’nin esareti, yabgusu ve şadının yakalanması ile neticelenenen Bolçu savaşı, On-oklar’ın bütün To-lu ve Nu-şi-pi kabilelerini, Balkaş, İli, Isık Göl, Çu ve Talas bölgesindeki Türkler’i Gök-Türk birliğine bağlamış, Hakanlığın sınırları Taşkent ve Fergana’ya dayanmıştı. Çin kayıtlarına göre, “Mo-ç’o zaferlerinden gurur duymakta, imparatorluğumuzu hakir görmekte. Yüksek gayeleri var. Her tarafa ordular sevk ediyor.

Arazisinin genişliği 10 bin “li” (= aşağı yukarı 4500 km)’den fazla. Bütün barbarlar (Çin dışındakiler) onun emri altında...”. Böylece vaktiyle Tardu’nun, Türk birliğini gerçekleştirdiği tarihten tam 100 sene sonra Kapagan Kagan’ın Doğu-Batı hakanlıklarının topraklarını tek idarede toplaması yolu ile “dehşet verici Türk birliği ihya edilmişti”. Ancak Kapagan’ın planında 3. noktanın tamamlanması için Maveraünnehir’inde zaptı gerekiyordu.

Coğrafî mevkii, iklimi, verimli toprakları ile zenginliği bütün kaynaklarda övülen Maveraünnehir’de o sırada Gök-Türk ordularına karşı koyacak bir kuvvet yok idi. Türk soylu bazı ailelerin idare ettiği “şehir krallıkları” 675’lerden beri, nisbeten küçük kuvvetlerle ufak çapta teşebbüslere girişen Müslüman Arap kumandanlara (Abdullah b. Ziyad, Said b. Osman, Musa, Mühelleb vb.) başarı ile mukabele etmekte idiler.

Yine Tonyukuk’un yüksek kumandasında olmak üzere, “İnal Kagan” ve Bilge taraflarından sevk ve idare edilen, o sene henüz 16 yaşındaki Kül Tegin’in de dahil bulunduğu Gök-Türk batı orduları grubu, Altaylar-Borçlu-Yarış Ovası “Kavimler kapısı” -Çu ve Talas havzaları- Karadağ kuzeyi üzerinden İnci (Seyhun=Sirderya) kıyılarına ulaştı ve nehri geçerek Maveraünnehir’in Kızıl-kum çölüne daldı ve Güney istikametini aldı.

Ordunun bir kısmını, muhtemel bir yan hücuma karşı, İnal idaresinde burada bırakan Tonyukuk ilerledi ve ilk olarak Semerkand’ın güney doğusunda savaşa hazır bekleyen Sok kumandasındaki orduyu ezdi (701), esirler ve zengin ganimet elde etti: “sarı altın, beyaz gümüş, kız kızan...” (Tonyukuk Kitabesi). Aynı zamada Çinliler’e karşı da bir zafer kazanıldı.

Bilge ile Kül Tegin, Keş şehrinin doğusunda, Altı-çub (Chao-wu) kavminden de aldığı yardımlarla 50 bin kişilik bir kuvvet başında, Gök-Türkler’in ipek yolu geçiş hattına inmesine engel olmağa hazırlanan Çinli general Ong-Tutuk (Wei Yuan-çung)’u “İdukbaşı” mevkiinde mağlup ve ordusunu imha ettiler. Cesaret ve savaşçılığını ilk defa bu maharebede ortaya koyan Kül Tegin, Çinli kumandanı, eli ile yakalayıp esir etmişti. Bu suretle engeller kalkınca Gök-Türk ordusu Tamir Kapıg (Demir Kapı)’a ulaştı. Burası, bilindiği gibi. M.Ö. asırlardan beri İran-Turan (Türk) ülkelerinin arasında tabii sınır kabul edilmekte idi.

Maveraünnehir seferi münasebeti ile Orhun kitabelerinde ilk defa Müslüman Araplar (Tazik) zikredilmiştir. İranlılar’ın Araplar’a verdikleri Tazi adından (Tay adlı Arap kabilesinden ) gelen Tazik, (Türkler tarafından, sonraları İranlılar için kullanılmıştı: Tacik). O zaman, Keş şehrinde karargah kurmuş olan Horasan valisi Mühelleb’in kuvvetleri ile ilgili olmalıdır. Anlaşıldığına göre İnal kumandasındaki kuvvet, bir Arap hücumuna karşı orada bırakılmış, fakat Mühelleb ordusu her hangi bir harekette bulunmamıştır.

Diğer taraftan Kapagan, Çin’e akınlarına devam ediyordu. 700-702 yılları arasında Çin üzerine 21 sefer yapılmıştır. 704’de Kül Tegin ile Bilge’nin de katıldıkları büyük Ming-şa muharebesinde 80 bin kişilik Çin ordusu hezimete uğratıldı ve hemen arkasından 11 akın daha tertiplendi. T’ang İmparatoru Çung-tsung yine bir günlük emir neşrederek, Kapagan’ı esir eden ve öldüreni prens ünvanı ve 2 bin top ipek vererek taltif edeceğini ilan ediyordu. Ayrıca bütün vazifelilere Gök-Türkler’i mağlup etmek için planlar hazırlamalarını emretti. Bunun üzerine sarayın yüksek memurlarından Lu Fu’nun imparatora sunduğu raporda çare olarak:

1- Barbarları birbirine karşı tahrik etmek,

2- Barbarları iki cephede birden zorlamak,

yolları tavsiye ediliyor ve M. Ö. 36 yılında Çi-çi’nin böyle yenildiğini hatırlatıyordu.

Bu arada, 649’dan beri Çin ile siyasî münasebetler kurmuş bulunan Basmıllar tekrar itaate alındı (704). 709’da Çik’ler ve Az’lar (her ikisi de Kırgızların doğu komşuları) Bilge tarafından hakanlığa bağlandı. Gök-Türk ordularının uzaklarda meşgul olmasını fırsat bilerek başkaldırmağa teşebbüs eden Kırgızlar da Bilge-Kül Tegin idaresinde “mızrak boyu kar sökerek Kögmen dağlarını aşan” Gök-Türk orduları tarafından Songa ormanında ikinci defa mağlup edildi (710). Aynı yıl içinde Tolga ırmağı civarındaki Bayırkular, Türgi-yargın Gölü savaşında bozguna uğratıldı. 711 yılında yine Bolçu civarında Türgiş kuvvetleri darbelendi, han’ı, yabgu’su, şad’ı öldürüldü. Türgiş ülkesi ve “Kara Türgiş” halkı itaate alındı ve bir Maveraünnehir seferi daha yapıldı. Bunun sebebi, kitabelere göre “Sogdak (Semerkand bölgesi) kavmini tanzim etmesi idi.

Kapagan Kagan’ın gittikçe şiddetini arttıran, müsamaha tanımaz sertliği, huzursuzluğu arttırıyor, gördüğümüz gibi, bilhassa Türk boylarının ayaklanmalarına yol açıyordu. 711 yılında Kara-Türgiş isyanı Kül-Tegin tarafından bastırılmış ise de, aynı yılda başlayıp 3 seneden fazla süren ve Çin’in tahriki neticesinde bütün On-oklar’ın katılmaları ile iyice alevlenen Karluk isyanı hayli güçlük çıkardı. İmparator Çung-tsung’un Kan-su eyaletlerindeki ordularını Gök-Türklere karşı seferber hale getirdiği bu sıkıntılı günlerde, “Türkistan”daki yurtlarından kalkarak Ötügen’e kadar sokulmağa muvaffak oldukları anlaşılan Karluklar ve müttefikleri ancak Kapagan, Bilge ve Kül Tegin’in ortak harekatı ile Tamıg Iduk-başı ‘daki (Tamir Irmağının kaynağı. Her yıl mayıs ayında Gök-Türklerin büyük törenler tertipleridleri yer) şiddetli savaşta mağlup edilerek dağıtılabildiler. Bir kısım Karluk kütlesi ve başkaları Çin’e sığındılar ve San-yuan bölgesine yerleştirildiler.

Tamıg Iduk-başı muharebesi tam zamanında kazanılmış, Gök-Türkleri iki cephede savaşmağa mecbur etmeği hedef alan Çin kuvvetlerinin Karluklar lehine müdahalesi önlenmişti. Şimdi de Çin hazırlığını saf dışı etmek gerekiyordu: Çin yığınak merkezi Beş-balık üzerine sefer yapıldı (714). Çin kaynaklarının belirttiğine göre, İnal Kağan ile Tung-iç Tegin ve hakanın eniştesinin kumandasındaki sevk edilen ordu, Beş-balık’ı kuşattı. Kitabelerden, Bilge’nin de katıldığı anlaşılan bu harekatta şehir ele geçirilemedi ise de karışıklıktan faydalanarak Tokmak’daki Türk kabileleri üzerinde bir zafer kazanmakla iktifa eden Çinliler’in Gök-Türklere karşı büyük ölçüde taarruzu ortadan kaldırılmış oldu.

Ancak devlet bir kazan gibi kaynamakta idi. Kitabelerdeki: “Amcam Kagan’ın idaresi karışıklık içine düştüğü, halkta ikilik ortaya çıktığı zaman...” gibi ifadeler de durumu açıklamaktadır. Az’lar ve arkasından İzgiler şiddetle ezildi (715). Fakat devletin esas kütlesini meydana getirdiği için devleti temellerinden sarsarak, nihayet ihtilale sebep olan Oğuzların isyanları Gök-Türk içtimaî bünyesinde derin yaralar açtı ve en büyük neticesi batı (On-oklar ülkesi, yani Karluklar, Türgişler ve Maveraünnehir)’in devletten kopması oldu.

714 yılı sonbaharında başladığı anlaşılan Oğuz ayaklanmalarının –Oğuzların devlete olan nisbetleri dolayısıyla-, hayretle karşılandığı kitabelerden sezilmektedir: “Dokuz Oğuz kavmi kendi kavmim idi, gök ve yer karıştığı için, düşman oldu”. 715 baharında Kagan’ın açmak zorunda kaldığı Dokuz-oğuz seferinde mağlup edilen Oğuzların hayvanları öldürüldü. 716 senesinde Oğuz kabilelerinden Bayırkular şiddetle tenkil edildi.

Fakat, bu ömrü boyunca durup dinlenmeyen haşin tabiatlı Kapagan Kagan’ın seri halindeki zaferlerinin sonuncusu oldu. Kendinden emin, Ötüken’e dönerken yolda Bayırkular’ın pususuna düştü, üzerine atılan bir Bayırkulu tarafından öldürüldü (22 Temmuz 716). Bayırkular’ın Çin ile temas halinde oldukları, bu sırada onlar nezdinde bir Çin elçisinin bulunmasından anlaşılıyor. Hatta rivayete göre Kapagan’ın kesilen başı bu elçi tarafından Çin’e götürülmüştür.

Kapagan’ın yerine geçen oğlu İnal (Bögü) hakanlığın bu en buhranlı devrinde devlet dizginlerini elinde tutacak kudrette değildi. Karışıklığı önleyememiş, yurda huzur getirememişti. Halbuki Türk halkı bu hususları hakandan beklerdi. Oğuzlar büsbütün alevlendikleri için devleti kurtarmak işi, İlteriş’in oğulları Bilge ile Kül Tegin’in omuzlarına yüklenmişti. 716 yılında Kül Tegin 5 Oğuz seferi yapmış ve seferlerden dördüne Bilge’de katılmıştı. Kitabelerde Gök-Türk ordusunun takatten düştüğünü ve cesaretini kaybettiğini belirten ibareler vardır.

Bütün bu olup bitenler yeni hakanın beceriksizliğine atf olunuyor ve halkta, Tanrı tarafından hakanlık vasfının ondan geri alındığı kanaati uyanıyordu. Ülkenin felaketten kurtulması için hakanın değişmesi lazımdı. Çin kaynaklarındaki izahata göre, her halde Bögü’nün direnmesi neticesi, değiştirme zor kullanılarak yapıldı. İnal Kagan, kardeşi, akrabaları, beyleri ve taraftarları öldürüldü. İhtilal planı iki kardeş, Bilge ve Kül Tegin tarafından hazırlanmış, fakat Kül Tegin tarafından icra edilmişti.

Bilge, kardeşinin ısrarı ile, Kağan oldu (716-734). Kül Tegin de Gök-Türk orduları başkumandanlığını üzerine aldı. 705 yılından beri yüksek mahkeme üyeliği yapmakta iken ve Bilge’nin kayınbabası olduğu için ihtilal sırasında dokunulmayan Tonyukuk da tekrar eski vazifesi olan “Ayguçı” ’lığa (devlet müşaviri) getirildi. Fakat umumi bir yorgunluk, bezginlik vardı:

“Tanrı Türk kavmi yaşasın diye beni tahta oturttu. İçte aşsız, dışta giyeceksiz, bir kavme Kağan oldum. Babamızın, amcamızın kazandığı milletin adı, sanı unutulmasın diye kardeşimle sözleştik. Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kül Tegin ile şad’larla ölesiye çalıştık”. (Kitabeler).

Oğuzlarla mücadele eski şiddeti ile devam ediyordu. O sene büyük ölçüde hayvan telefatına sebep olan kıtlıkta bile Bilge sefer halinde idi. Ötüken üzerine yürüyen Üç-Oğuzlar püskürtüldü. Dokuz Tatarlarla ittifak ederek hücuma geçen Oğuzlar Ağu’da cereyan eden iki savaşta bozguna uğratıldı ve Oğuz kütleleri yurtlarını terk ederek Çin sınırlarına doğru çekildiler (717-718). 717’de başkaldıran Uygur İl-Teberleri ile ve 718’de tekrar isyana teşebbüs eden Karluklar ile savaşıldı ve başarıya ulaşıldı.

Bilge Kağan Çin ile iyi geçinmek arzusunda idi. Bunun lüzumuna, Tonyukuk’un da Çin’in kuvvetli, Gök-Türklerin ise yorgun ve ihtimama muhtaç oldukları hususundaki kanaati neticesinde inanmıştı. Fakat sığıntı Gök-Türk prensi ile etrafındakileri Bilge’ye karşı silahla mücadeleye teşvik eden Çin, Türklerin durumunu istismar hevesi ile Gök-Türk barış teklifine (721) 300 bin kişilik bir ordu hazırlamakla cevap verdi. Aynı zamanda Ki’tanlar ve Tatabılar’ın askerî desteğini elde eden Çin, Beş-balık’taki Basmıllar ile de anlaşmıştı. Nazik durum büyük devlet adamı ve stratejist Tonyukuk tarafından kurtarıldı.

Onun planları, sevk ve idaresi altında önce Basmıllar mağlup edilip Beş-balık kuşatıldı. K’i-tanlar ve Tatabılar safdışı edildi (722-723), sonra yalnız başına kalan Çin şiddetli bir darbe ile baskı altına alındı: Santan (Kan-su’da) savaşında Çin ordusu bozguna uğratıldıktan ve Beş-balık zapt edildikten sonra Liang-çu, Kan-çu, Yuan-çu bölgeleri 10 sefer yapılarak ele geçirildi. Hakanlık eski zindelik ve itibarını kazanmıştı. Bütün doğu ve Tarbagatay’a kadar batı, hakanlık idaresinde idi. Hatta Bilge 717 karışıklığında Ötüken ile alakasını kesip kendi başına bir devlet durumuna girmiş olan Turgiş hakanlığını bile kendisine tabi saymakta idi.

Bu başarılar üç Gök-Türk büyüğünün: Tonyukuk, Bilge, Kül Tegin’in azim ve gayreti ile elde edilmişti. Çin de şüphesiz durumun farkında idi. İmparator Hüang-sung’un başkanlığında yapılan bir toplantıda şöyle konuşuluyordu: “.. Gök-Türklerin ne zaman, ne yapacakları bilinmez. Kagan Bilge iyidir, milletini sever, Türkler’de ondan memnundurlar... Kül Tegin harp sanatının ustasıdır, ona karşı koyacak kuvvet güç bulunur... Tonyukuk ise otoriter ve bilgedir, niyetleri, kurnazlığı çoktur. İşte bu üç “barbar” aynı anlayışta olarak bir aradadırlar...”

724’te Çin ile anlaşma olmuştu. İmparator, Bilge Kagan’ın taleplerinden olan bir Çin’li prenses ile evlenme işini görüşmek üzere Ötüken’e elçi gönderdi. Hakan bu elçiyi, hatunun, Kül Tegin’in ve Tonyukuk’un hazır bulunduğu mecliste kabul etti (725), daha sonra kendisi elçisi, nazırlarından Mei-lu-ç’o (Buyrukçur)’u Çin başkentine gönderdi. Çin sarayında itina ile ağırlanan bu elçinin temasları netiçesi So-fank (Ling-çu’da) şehrinin, Gök-Türklerin serbestçe ticaret yapabilecekleri ortak Pazar yeri olmasına karar verildi.

Büyük Gök-Türk devlet adamı Tonyukuk ile ilgili son haber 725’e aittir. O, her halde bu tarihten sonra ölmüş olmalıdır. Gök Türk istiklal savaşı hazırlıklarından itibaren, İlteriş, Kapagan, Bilge zamanlarında devlete 46 yıl hizmet eden, savaşlarında hiç başarısızlığa uğramayan, “Boyla Baga Apa Tarkan” ünvanlarını taşıyan “bilge” ve stratejist Tonyukuk hakanlığın ordusunu, maliyesini, adliyesini tanzimde başta geliyordu.

Çin kaynaklarında bile bu meziyetleri belirtilmekte ve “Aygucı” olarak hakanlar üzerindeki tesirini, aynı zamanda o çağın dini kültürel cereyanlarını nasıl yakından takip edip Türk milleti açısından değerlendirdiğini gösteren deliller verilmektedir: Bilge Kağan, Çin’de olduğu gibi, Türk ülkesinde de şehirleri surlarla çevirtmek, hisarlar yaptırmak istiyordu. Tonyukuk itiraz etti.

“Bunlar olmamalı. Biz ömrünü sulu ve otlu bozkırlarda geçiren bir milletiz. Hayat tarzımız bizi daima harp egzersizi içinde tutmaktadır. Gök-Türklerin sayısı Çinlilerin yüzde biri bile değildir. Başarılarımız yaşayış tarzımızdan ileri gelir. Kuvvetli zamanlarımızda ordular sevk eder, akınlar yaparız. Zayıf isek, bozkırlara çekilir, mücadele ederiz. Eğer kale ve surlar içine kapanırsak, T’ang orduları bizi kuşatır, ülkemizi istila eder...”.

Bilge’nin diğer bir düşüncesi de memlekette Budist ve Taoist tapınaklar inşa ettirerek bu din ve felsefeyi Türkler arasında yaymaktı. Tonyukuk şöyle dedi: “ Her ikisi de insandaki hükmetme ve iktidar duygusunu zaafa uğratır. Kuvvet ve savaşçılık yolu bu değildir. Bize uygun düşmez. Türk milletini yaşatmak istiyorsak, ne bu çeşit talimlere, ne de bu türlü tapınaklara ülkemizde yer vermemeliyiz”. Kaynağın (T’ang-shu) ilave ettiğine göre, bu tavsiyelerdeki “derin mana” Gök-Türk başkentinde iyi anlaşılmıştır.

Tonyukuk öldükten sonra, hatırasına Orhun’da Bayın-çokto mevkiinde bir kitabe dikilmiştir (herhalde 726-727’lerde). Yalnız Türkler’den kalma bir milli tarih kaynağı olarak değil, aynı zamanda Türk dili ve edebiyatının uzun ve kolayca okunabilen ilk abidesi olarak da kültür tarihinde mühim yer tutan bu kitabe metninin bizzat Tonyukuk tarafından kaleme alınmış olması ihtimali, Aygucı, Bilge Tonyukuk’a Türk edebiyatının adı ve şahsiyeti bilinen ilk siması olmak şerefini de kazandırmaktadır.

731 yılında da Kül Tegin öldü (eski Türk takvimlerine göre, “koyun” yılının 17. günü = 27 Şubat 731). 47 yaşında idi ve İnançu, Apa, Tarkan ünvanlarını taşıyordu. yedi yaşından beri ömrünü Türk milletinin yücelmesine hasreden cesareti, savaşçılığı hem Türk, hem Çin vesikalarında övülen Kül Tegin’in büyük kahramanlıklarından biri, Gök-Türk karargahının 716’da Dokuz-Oğuzlar tarafından basıldığı zaman görülmüştü. Bilge Kagan anlatıyor:

“Anam hatun, büyük kadınlar, kardeşlerim, gelinim, prenseslerim cariye olacaktı. Ölenler yolda kalacaktı. Kül Tegin karargahı vermedi. O, olmasa idi hepiniz ölecektiniz”. (Kitabeler). Ölümü hakanlıkta büyük teessür yaratan kahraman hakkında işte kitabelere geçen samimi ifadeler (Bilge’nin ağzından):

“Küçük kardeşim Kül Tegin öldü, görür gözüm görmez oldu, bilir bilgim bilmez oldu. Zamanın takdiri Tanrınındır. Kişi-oğlu ölmek için yaratılmıştı. Yaslandım, gözden yaş, gönülden feryat gelerek yanıp yıkıldım... Milletimin gözü, kaşı (ağlamaktan) fena olacak diye sakındım”.

Çin’de de aynı üzüntü duyulmuş, imparator hususî elçi ile Ötüken’e baş sağlığı mektubu göndermiş, Kül Tegin’in hatırasına dikilecek abideye Çince bir metnin de kazınmasını arzu etmişti.

Bilge Kağan’ın isteği ile hazırlanan Kül Tegin kitabesinin Türkçe metnini Kül Tegin’in “atısı” (atabey) prens Yollıg Tegin yazmış ve 20 günde taşa kazmıştı. Gök Türk tarihi, kültürü ve Türk dil ve edebiyatı yönlerinden emsalsiz bir değer taşıyan bu kitabe ile birlikte Kül Tegin’in anıt-kabri ve içindeki nakış tasvirler tamamlanmış ve büyük cenaze töreni 1 Kasım 731 günü (“Koyun” yılının 9. ayının 27’si) yapılmıştır. Törene Gök-Türk halkı ve ileri gelenlerinden başka Çin, K’i-tan, Tatabı, Tibet, İran, Sogd, Buhara, Türgiş, Kırgız vb. devlet ve kavimler hususi heyetlerle katılmışlardı.

İki büyük yardımcısını kaybeden Bilge’nin 734 yazında K’i-tan ve Tatabılara karşı Töngkes Dağı’nda kazandığı zafer dışında bir faaliyeti görülmemektedir. Bilge, kendisi ile evlenmesi kararlaştırılan Çinli prenses için teşekkürlerini bildirmek üzere imparatora elçi göndermiş, fakat bu evlenme gerçekleşmemiştir. Çünkü yukarıda da adı geçen Buyrukçur tarafından zehirlendi. Ölünceye kadar, başta bu nazır olmak üzere işbirlikçilerini bertaraf eden Bilge nihayet 25 Kasım 734’te öldü (“İt” yılının 10. ayının 26’sı). 19 sene “şad” ve 19 yıl kagan olmuş, Çin kaynaklarında da belirtildiği üzere, çok güvendiği “Türk milletini çok sevmek” ile tanınmıştı.

“Ey Türk milleti, üstte gök yıkılmaz, altta yer delinmezse, devletini, töreni kim bozabilir” (Kitabeler) diyen Bilge, oğlu tarafından diktirilen kitabede şunları söylemektedir: “... Üstte Tanrı, aşağıda yer buyurduğu için milletimi, gözünün görmediği, kulağının duymadığı ileri gün doğusuna, geri gün batısına, beri gün ortasına, yukarı gece ortasına kadar götürdüm. Altının sarısını, gümüşün beyazını, ipeğin halisini, atın ayrığını, kakım’ın siyahını, sincab’ın gökünü milletime, Türklerime kazandırdım”.

Bilge Kagan’ın ölümü, Kül Tegin’in acısını henüz unutmayan Türk halkını yasa boğdu. Çin imparatoru da ülkesinde matem ilan ederek, taziyetlerini bildirdi. Bilge için bir anıt-kabir inşasına ve bir kitabe dikilmesi hazırlığına başlandı. Metni yine Yollıg Tegin kaleme almış ve bir ay 4 günde taşa kazımıştı (735). Çin imparatorunun arzusu üzerine buraya da Çince bir kitabe ilave edildi.

Bilge’nin ölümü üzerine Gök Türk devletinde çöküş belirtileri kendini gösterdi. Babasının yerine tahta çıkan Türk Bilge Kagan (Çin kaynaklarında, İ-jan)’dan sonra küçük kardeşi Tengri Han (Çincesi, Teng-li) geçti. 740 yılında Gök Türk tahtında yine “Tengri Han” diye anılan bir kagan vardı ve bu, Bilge’nin oğlu idi (Bilgeden sonraki kaganlar meselesi biraz karışıktır). Hakan çocuk denecek yaşta olduğu için idare annesi (Tonyukuk’un kızı) P’o-fu’nun elinde idi.

Hatun devlete hakim olamadı, hanedan üyeleri birbirine düştü ve huzursuzluk bütün yurda yayıldı. Durumdan faydalanan Basmıllar, Karluklar ve Uygurlar birleştiler ve vaziyete hakim olur olmaz, Aşına ailesinden gelen Basmıl başbuğunu “kağan” ilan ettiler (742) ve Gök Türk Hakanı Ozmış (Vu-su-mi-şi) sonra da onun küçük kardeşi, son Gök Türk hakanı Po-mei’yi öldürdüler. Bu arada müttefiklerin araları açıldı. Basmıl Başbuğu (Kağan) ortadan kaldırıldı ve Uygur başbuğu Kagan ilan edildi. Kutlu Kül Bilge Han (745). Ötüken’de Uygur Türk Devleti devri başlıyordu. Bununla beraber, Gök Türk çağının bazı aileleri, hatta Tonyukuk soyundan gelenler, Uygur devletinde ve sonraki Moğollar devrinde bile ehemmiyetlerini muhafaza etmiş görünmektedirler...

Lütfen sohbete katılmak için Giriş ya da Hesap açın.

Sorumlular: kemal
Sayfa oluşturma süresi: 0.216 saniye
Top