Türk Denizcileri
Mürsel Bey; denizcilik bilgisi, kahramanlığı ve denizlerdeki çatışmalarda göstermiş olduğu üstün başarıları nedeni ile Osmanlı Beyliği içerisinde haklı bir şöhrete sahip olmuş; kendisine, cesaret ve atılganlığı nedeniyle, “Kara” unvanı verilmiştir.
Osmanlı Beyliği, Doğu Marmara’da kesin bir hakimiyet sağlayınca, deniz gücünün kurumsallaşması için çalışmalar başlatılmıştır. Karamürsel’de 1327 yılında ilk Osmanlı Tersanesi kurulmuş; burada ilk Osmanlı savaş gemisi inşa edilmiştir. Donanma hiyerarşik bir sistemle teşkilatlandırılarak, Donanma Komutanı’na, “Derya Beyi” unvanı verilmiştir. Kara Mürsel Bey, Osmanlı Devleti’ndeki ilk “Derya Beyi” olarak Türk Deniz Tarihi’nin öncüleri arasında yerini almış, ölümünden sonra isminin verildiği şimdiki Karamürsel İlçesinde ebedi istirahatine çekilmiştir.
Alpaslan, Anadolu’yu fethettikten sonra, birçok Türkmen beyleri iç Anadolu’ya doğru fetihlerine devam ettiler. Bunlardan Afşin, Orta Anadolu’da, Kutulmuş oğlu Süleyman Bey de İznik taraflarında savaşırken yine bir Türkmen Beyi olan Çaka Bey de İzmir ve yöresini fethederek burada bir Türk Beyliği kurmuştu. Çaka Bey, İzmir Beyliği(1081-1097)’nin kurucusudur.
İzmir Beyliği’nin Türk tarihindeki önemi, bu beyliğin kurucusu Çaka Bey'in ilk Türk Kaptanı oluşundan, bir donanma meydana getirerek Ege Denizi’nde hâkimiyet kurmasından ileri gelir. Çaka Bey, Oğuzların Çavuldur boyundan idi. Anadolu’nun fethi sırasında, Danişmend Gazi’nin kumandanlarından biri olarak Malatya dolaylarında başarılı çalışmalar gösterdi. Fakat katıldığı akınlardan birinde Bizans Kumandanı Aleksandros’a esir düştü ve İstanbul’a götürüldü. Burada, üstün yetenekleriyle imparatorun dikkatini çekti ve saraya alındı. Soyluluk unvanı ile bazı imtiyazlar da elde etti. Yunanca öğrendi. Ayrıca Bizans’ın güçlü ve zayıf taraflarını öğrenmiş oldu. 1081 yılında Bizans tahtına I. Aleksios Komnenos çıkınca saraydan uzaklaştırıldı.
Çaka Bey 1081 yılında elindeki kuvvetlerle İzmir’i kuşattı ve Bizanslılardan aldı. İzmir’de beylik kurarak sınırlarını genişletmek için mücâdeleye başladı. İki üç yıl içinde Urla, Çeşme, Sığacık ve Foça’yı zaptederek bu kesimdeki geniş sâhil boyunu sınırları içine aldı. Çaka Bey'in hedefi Ege Denizi'nde hâkimiyeti sağlamaktı. Bu sebepten İzmir ve Efes tersânelerinde, bir kısmı yalnız kürekli, diğer kısmı yelken ve kürekle hareket eden 40 parçadan meydana gelen ilk Türk filosunu kurdu. Filo 1089’da Ege denizine açıldı. Çaka Bey'in komutasındaki bu ilk Türk filosu 1090’da Bizans donanmasını Koyun adaları açıklarında mağlup etti.
Çaka Bey, 1091’de yine denize açılarak Sisam ve Rodos adalarını ele geçirdi. Ege’deki hâkimiyeti tekrar ele geçirmek için Bizans İmparatoru yeni bir donanma hazırlattı. Gönderdiği donanma, Çaka Bey ile karşılaşmaya cesâret edemeyerek Sakız adasına sığındı. Çaka Bey adayı kuşattı ise de fethe muvaffak olamadı.
1095 senesinde Çaka Bey, Çanakkale ve Trakya’nın zaptı ve sonra da İstanbul’u fethederek Peygamber Efendimizin (S.A.V.) müjdesine nâil olabilmek için, donanmasının başında harekete geçti. Edremit dâhil, yolu üzerindeki Bizans merkezlerini zapt ede ede Çanakkale sınırlarına dayandı. Burada Anadolu Selçuklu Devleti'nin hükümdârı ve dâmâdı Kılıç Arslan’la buluştu. Berâberce boğazın en çetin kalesi olan Abidos’u kuşattı. Kale kolaylıkla alındı, ama Çaka Bey de aldığı yaraların tesirinden kurtulamayarak vefât etti.
Daha sonra Barbaros’un Kaptan-ı deryalık vazifesiyle İstanbul’a gitmesi üzerine Aydın Reis seferler tertip edip İspanyol zulmünden Müslümanları kurtarmaya devam etti. 1534 yılında Barbaros Hayrettin Paşa ile birlikte Tunus seferine iştirak etti. 1535 yılında Beledül-Unnab’da (Bone) vefat etti.
Osmanlı donanması aylarca sıkıntılı yolculuktan sonra, İnabahtı’ya yaklaştı. İnebahtı’ya ulaşabilmek için, Bradino Kanalını geçmek gerekiyordu. Oysa düşman donanması bu sırada Kanal’da yatmaktaydı. 29 Temmuz 1499 günü, Kaptan-ı deryâ Davud Paşanın gemisinin güvertesinde yirmi kadar kaptan toplandılar. Yapılacak işin müzâkeresini yaptılar. Davud Paşanın bir yanında Kemal Reis, diğer yanında Burak Reis vardı.
Davud Paşa, kaptanlara: "Daha kuvvetli olan düşman donanmasını ikiye bölüp kuvvetini azaltmak için, arkasına sarkmak üzere bir akıncı müfrezesi ayrılacaktır. Ben, bu müfreze ile düşmanın arkasına sarkacağım. Kemal Reis ile Burak Reis benim yerimde hücuma geçecekler. Bu tehlikeli bir teşebbüstür. Düşman farkına varırsa, kurtuluş Allahü teâlâya kalmıştır." dedi. O zaman Kemal Reis: "Bu işi senin yapman olmaz Paşam!" diye cevap verdi. Kırk beş yaşlarındaki Burak Reis, hemen ileri atıldı: "Paşa kardeş, sen serdârsın, Donanma-yı Hümâyûn sana emânettir. Bu akını benim gemim yapacaktır. Destûr ver! Şehid olmak önce bize düşer. Kara Hasan ile ben giderim!" dedi.
Şafak sökerken düşman donanması ile karşılaştı. Burak Reis bir düşman mavnasıyla bir göğesini top ateşi ile batırdı. Donanmadan ayrılarak düşman gemilerinin arkasına sarktı. Fakat bunu fark eden düşman, dört gemi ile Burak Reisin peşine düştü. Bu gemilerin ikisinde biner, ikisinde beş yüzer kişi bulunuyordu. Burak Reis, kendisinden çok güçlü ve süratli olan düşman gemilerinin ortasından sıyrılamayacağını anlayınca, mahvolmayı, mağlup olmaya tercih ederek, yakın muhârebeyi seçti. Şan ve şerefle ölmeyi tercih etti. Saldıran düşman gemilerine ateşe başladı. Düşman da karşı ateşe geçerek yaklaştılar. Üç düşman gemisi Burak Reisin gemisine rampa yaptılar. Kancalı halatlarla sıkı sıkıya bağladılar.Kanlı ve çetin bir muhârebe başladı ve saatlerce sürdü. Düşman kalyonları yok olduğu takdirde Venedik donanmasının sevk ve idâresinin de bozulacağını tahmin eden Burak Reis, kendi gemisinin barutluğunu ateşlemeye karar verdi. Böylece kendi gemisiyle berâber kendisine rampa yapan çok kuvvetli Venedik kalyonlarını da yok edecekti. Son nefesine kadar çarpışan leventler, gemiyi neft ile tutuşturdular. Düşman gemilerini de neftlediler. Rüzgârın hızlı olması sebebiyle yangın düşman gemilerini de sardı.
Çok geçmeden, deniz ortasında, siyah dumanlarla karışık kızıl alevler içinde Burak Reis ve arkadaşları şehid olurken, düşman donanmasının önemli bir kısmı da yok oldu. İnebahtı yolu da Osmanlıya açıldı. Türk denizcileri Modon limanının güneyindeki Sapienza Adasına Burak Reis Adası adını vererek kadirbilirliğin güzel bir örneğini verdiler.
Ali Macar Reis 16’ncı yüzyılda yaşamış ünlü bir Türk denizcisidir. Daha çok yapmış olduğu haritalar ve denizcilik konusundaki çalışmaları ile tanınmaktadır. Ali Macar Reis, hazırlamış olduğu eserlerini 1566 yılında tahta çıkan Sultan II.Selim’e sunmuştur. İnebahtı Deniz Savaşı'na da katılan Ali Macar Reis, bu savaşta Türk Donanmasının merkez bölgesinde bulunan gemilerin birinde kaptan olarak görev yapmıştır.
Ali Macar Reisin dünyaca ünlü Atlası, yedi haritadan oluşmaktadır. Bunlar: “Karadeniz”, “Doğu Akdeniz ve Ege”, “İtalya”, “Batı Karadeniz ve İber Yarımadası”, “İngiliz Adaları ve Avrupa'nın Atlantik kıyıları”, “Ege Denizi, Batı Anadolu, Yunanistan” ve “Dünya” haritalarıdır. Atlas, dönemine ait kahverengi bir cilde sahiptir. Ön ve arka kapakların ortasında, Osmanlı cilt sanatının süsleme öğesi şemse bulunmaktadır. Kapakların kenarı ayrıca altın yaldız ve cetvel ile çevrelenmiştir. Ön cilt kapağının iç yüzündeki ebrunun üst kenarında, "Bu harita Ali Macar'ındır, gaflet olunmaya" notu yer almaktadır.18 sayfadan oluşan atlasta, deri parşömen üzerine çizilen haritalar yedi çift sayfa üzerinde 31x43 cm’lik alanı kaplamaktadır. Atlasta yer alan ilk altı harita, 16’ncı yüzyıl Osmanlı deniz haritalarının tipik örneğidir. Sonuncusu bir dünya haritasıdır.